Akdeniz’in incisi Antalya, sadece Türkiye’nin değil, dünyanın da gözbebeği. 2,5 milyonu aşkın nüfusuyla Türkiye’nin en gelişmiş beşinci şehri olan Antalya, tarihiyle, doğasıyla ve kültürel zenginlikleriyle her yıl milyonlarca ziyaretçiyi kendine hayran bırakıyor. 40 bin yıl öncesine uzanan geçmişiyle Likyalılardan Osmanlılara kadar sayısız medeniyete ev sahipliği yapmış; bu yönüyle Türkiye’de en çok antik kente sahip şehir olma unvanını taşıyor.
1980’li yıllardan bu yana turizmin kalbi burada atıyor. Altın sarısı kumsalları, berrak denizi, palmiyelerle süslü sahil şeritleriyle Antalya, “Turizmin Başkenti” unvanını fazlasıyla hak ediyor. Üstelik sadece yaz turizmiyle değil, festivalleriyle de yıl boyunca yaşayan bir şehir burası. Altın Portakal Film Festivali, Kum Heykel Festivali ve Feslikan Yaylası gibi etkinliklerle sanat, kültür ve eğlence bir arada sunuluyor.
Expo 2016 ve G20 Zirvesi gibi dünya çapında organizasyonlara ev sahipliği yapmış bu şehirde, her damak zevkine hitap eden mutfaklar bulunabiliyor. Ama asıl tat, yerel lezzetlerde gizli: sac kavurmasının dumanı, tandır kebabının kokusu, hibeşin ferahlatıcı tadı Antalya’yı hafızalara kazıyor.
Gün batımının portakal tonlarına büründürdüğü gökyüzünü izlerken, bu şehirde olmanın ne büyük bir ayrıcalık olduğunu fark edeceksiniz. Antalya sadece bir şehir değil; tarih, doğa ve yaşamla kurulan benzersiz bir bağdır. Eğer siz de bu büyülü atmosferi yakından keşfetmek istiyorsanız, Antalya şehir turu ile bu eşsiz güzelliklerin izini sürebilirsiniz. Şimdi gelin, Antalya şehir turunda karşınıza çıkacak büyüleyici duraklara birlikte göz atalım.
Düden Şelalesi
Antalya’nın merkezine yalnızca 10 kilometre uzaklıkta yer alan Düden Şelalesi, doğanın insan ruhuna fısıldadığı bir şiir gibidir. Kaynağını Kepez Hidroelektrik Santrali’nden alan ve Düdenbaşı’nda yeryüzüne çıkan bu etkileyici şelale, tarih boyunca büyüleyici güzelliğiyle hem doğaya hem de insanlara hayat vermiştir. Rivayetlere göre, Büyük İskender bile Pamfilya’yı fethederken atlarını bu serin sularla dinlendirmiştir. Bu kadim hikâyeler, şelalenin etrafındaki taşlara, ağaçlara ve akan suya sinmiş gibidir.
1970’li yıllarda piknik ve mesire alanı olarak düzenlenen Yukarı Düden Şelalesi, bugün doğaseverler için bir kaçış noktası, turistler içinse keşfedilecek büyülü bir dünyadır. Şelalenin gürül gürül dökülen suyunun arkasına geçebileceğiniz geniş mağara, size başka hiçbir yerde yaşayamayacağınız bir deneyim sunar. Su perdesinin ardından doğayı izlemek; serinliği, sesi ve manzarasıyla gerçek bir rüya âlemine geçmek gibidir. Üstelik bu 40 metrelik mağarada yer alan dilek kuyusu, ziyaretinize anlam ve umut katacak küçük ama özel bir duraktır.
Dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçilerin hayran kaldığı bu doğa harikası, yalnızca suyun değil, yaşamın aktığı bir yerdir. Hediyelik eşya dükkânları, restoranlar, eğlence alanları ve küçük hayvanat bahçesiyle her yaştan ziyaretçiye hitap eden şelale, yürüyüş yolları ve merdivenli patikalarıyla adeta doğayla iç içe bir serüven sunar. Antalya’nın simgeleşmiş tabiat güzelliklerinden biri olan Düden Şelalesi, sadece görmekle kalmayıp hissetmeniz gereken bir yerdir, çünkü burada su yalnızca akmaz, ruhunuza da dokunur.
Tekne Turu
Güneşin altın ışıkları Akdeniz’in üzerine serilirken tam 1 saat sürecek enfes bir yolculuğa ne dersiniz? Bu kısa ama büyüleyici serüven, kentin en özel noktalarından biri olan tarihi Kaleiçi Limanı’ndan başlıyor. Yüzyıllara tanıklık etmiş taş duvarların gölgesinde, eski Antalya’nın kalbinden maviye açılmak, adeta zamanda ve doğada aynı anda yolculuk etmek gibi.
Tekne limandan ayrıldığında, denizin en güzel mavi tonlarıyla kıyıların zarifçe birleştiği o büyüleyici manzara sizi karşılıyor. Şehir yavaşça geride kalırken siz Antalya’nın tüm ihtişamını denizden izleme ayrıcalığını yaşıyorsunuz. Rota boyunca Antalya’nın eşsiz kıyı şeridi eşliğinde ilerleyip Aşağı Düden Şelalesi’ne ulaşıyorsunuz. Karadan görüldüğünde etkileyici olan bu doğa harikası, denizden bakıldığında bambaşka bir ihtişama bürünüyor. Yüksek kayalıklardan gürleyerek dökülen suların Akdeniz’le buluştuğu an, gözlerinize bir daha kazınacak bir doğa gösterisine dönüşüyor.
Kaleiçi Gezisi
Antalya’ya ayak bastığınızda, şehrin tarih kokan kalbi olan Kaleiçi sizi adeta zamanda bir yolculuğa çıkarır. Dar sokaklarında portakal çiçeklerinin mis gibi kokusu eşliğinde gezinirken, taş evlerin arasında yüzyılların izlerini hissedersiniz. Selçuk ve Tuzcular bölümlerini kapsayan Kaleiçi’nin kuzey kısmı, incik boncuk dükkanları ve lezzetli restoranlarıyla hareketli ve canlı bir atmosfer sunarken; Kılınçarslan kısmı, sakinliği ve özgün dokusuyla ziyaretçilerine huzurlu anlar vaat eder.
Büyük bir bölümü yıkılmış olsa da, at nalı şeklinde içten ve dıştan çevrili surlar, Helenistik dönemden Osmanlı’ya uzanan pek çok medeniyetin ortak mirasıdır. Dar sokaklar, limandan başlayıp sur boyunca yukarıya doğru uzanır ve Yivli Minare gibi pek çok tarihi eseri barındırır. Eski şehrin limanıyla birleşen manzarası, gün ve gece boyunca uluslararası ressam, şair ve yazarlara ilham kaynağı olmuştur.
Kaleiçi, günümüzde sadece tarih değil; aynı zamanda eğlence mekanları, pansiyonlar, restoranlar, hediyelik eşya dükkanları ve antika halı mağazalarıyla Antalya’nın en canlı turistik merkezlerinden biridir.
Tarihin büyüsünü hissetmek isteyenler için Hadrian Kapısı mutlaka görülmeli. M.S. 130 yılında Roma İmparatoru Hadrian adına yapılmış bu kapı, modern Antalya’nın Atatürk Caddesi’ni ikiye bölen çift sıra palmiyelerin hemen yanı başında, eski şehir ile modern hayat arasında bir köprü görevi görür. Kapının iki yanında farklı çağlardan kalma kuleler, medeniyetlerin uyum içinde buluştuğu bu şehre tanıklık eder.
Saat Kulesi ise Kale Kapısı denilen bölgede, Bizans döneminden kalma beş köşeli burcun üzerine 1901 yılında inşa edilmiştir. Yaklaşık 20 metre yüksekliğindeki bu kule, geçmişle bugünü birleştiren simgelerden biridir.
Kaleiçi’nin en ikonik yapılarından biri olan Yivli Minare, Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat döneminde yapılmış, Antalya’nın en eski Türk yapısıdır. Limana yakın konumuyla dikkat çeken bu minare, şehrin siluetine zarif bir dokunuş katarken, tarih ve kültürün canlılığını hissettirir.
Kaleiçi, Antalya’nın hem tarihini hem de modern yaşamını bir arada sunan, her köşesi keşfedilmeyi bekleyen benzersiz bir açık hava müzesidir.
Antalya şehir turu, tüm bu eşsiz güzellikleri keşfetmek için en keyifli ve pratik yoldur. Siz de Antalya’nın tarihini, doğasını ve kültürünü dolu dolu yaşamak istiyorsanız bu turu mutlaka deneyimleyin.